Şanlıurfa, tarih boyunca ilim, edebiyat ve şiirle özdeşleşmiş, peygamberler diyarı olarak bilinen bir şehirdir. Hz. İbrahim, Hz. Eyyub, Hz. Elyasa, Hz. Şuayp gibi peygamberlerin yanı sıra Hz. İsa’nın izleri ve büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi’nin hatıralarıyla anılır. Ancak, bu zengin tarihi kimlik son yıllarda giderek kayboluyor. Şehrin, modernleşme ve değişim süreçleri içerisinde sahip olduğu kültürel mirası ikinci plana itilmekte.
Harran Üniversitesi gibi bir bilim yuvasına sahip olan Şanlıurfa, tarihi boyunca İbni Teymiye, Sabit bin Kurr, Hariri, El İshak gibi büyük bilim adamları ve şairlerle anılmıştır. Şehrin köylerinden kasabalarına kadar bu topraklardan çıkan birçok alim, şair ve yazar, Urfa’nın kültürel dokusunu oluşturan en önemli unsurlardan biridir. Hatta şehrin mezar taşlarındaki yazıtlar bile Urfa’nın derin tarihî ve kültürel zenginliğinin sessiz tanıklarıdır.
Son yıllarda Urfa, daha çok müzik şehri olarak anılmakta, ancak geçmişteki ilim ve edebiyat kimliğinin gölgede bırakılması kaygı vericidir. Şüphesiz ki müzik, kültürün bir parçasıdır ve Urfa’nın müziği dünya çapında yankı bulmaktadır. Ancak, müzikle sınırlı bir kültürel tanım, şehrin tarihî ve entelektüel kimliğini arka plana itmektedir. Özellikle popüler kültürün etkisi altında, müziğin ilim ve edebiyatın önüne geçmesi, Urfa’nın gerçek mirasını unutturabilir.
Müziğin bilgilendirici ve öğretici bir yönü vardır; ancak şehrin kültürel yapısına uygun olmayan müzik türlerinin, Şanlıurfa'nın köklü tarihine zarar verme riski bulunmaktadır. Urfalılar, şehre gelen yabancıların billboardlarda peygamberler, alimler ve şairlerin isimlerini görmesini, bu tarihi kişiliklerle şehri tanımasını istemektedir. Oysa bugün, bu zengin miras sadece çarşıdaki satıcıların tezgâhlarında yer alan hatıra eşyalarına indirgenmiş durumda.
Urfa’nın köklü kültürel mirasının yeniden hatırlanması, korunması ve gelecek nesillere aktarılması için acilen adımlar atılmalıdır. Tarihi kimliği, yalnızca turistik bir öğe olmaktan çıkarılıp, şehrin ruhuna işlemiş bir değer olarak yaşatılmalıdır. Şanlıurfa, peygamberler diyarı olmanın yanı sıra ilim ve edebiyat şehri olarak da dünya sahnesinde hak ettiği yeri almalıdır.
Bu bağlamda, şehrin ilim ve kültür kimliğinin yeniden canlandırılması, bu kadim medeniyetin mirasını yaşatma sorumluluğuyla hareket edilmesi gerektiğini yetkililere bir kez daha hatırlatmak isterim.